ŞANLIURFA KENT KONSEYİNDEN ENGELLİ HAKLARI KOMİSYONU FAALİYET RAPORU

Şanlıurfa Kent Konseyi Engelli Hakları Komisyonu çalışmalarını rapor haline getirdi. Av. Ahmet Tüysüz ve Faruk Akbaş tarafından hazırlanan raporu kamuoyuna sunuyoruz.

Yapılan Genel Kurul sonrası görevlendirmeler sonrası Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyelerimizden Av. Ahmet Tüysüz ve Faruk Akbaş bu komisyonda görev almışlardır. Öncelikle bir ihtiyaç analizi yapılmaya çalışılmıştır. Bu anlamda Engelliler Dernekleri ve Engelli Koordinasyon Merkezi ziyaret edilmiş akabinde tüm derneklerin başkanları davet edilmek üzere baronun ev sahipliğinde bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda karşılıklı olarak acil çözüm gerektiren konular konuşulmuştur.

İlimizdeki hastanelerin özellikle kurul raporlarında engelliliğin yüzdesine ilişkin çelişkili raporlar vermesi, bunun bir kriterinin olmaması, başka illere havale edilmeleri bu raporların % 90 yatalak olan ve iyileşme gösterme ihtimali olmayan bireylerden her yıl yeniden istenmesi, prosedürün ve kırtasiyeciliğin önüne geçilememesine dair yoğun şikâyetlerin olması nedeniyle hastanelerin ve Harran Ünv. Tıp Fakültesinin başhekimleri ziyaret edilmiş, devamında Sağlık İl Müdürü ziyaret edilerek sorunlar birebir iletilmiş ve çözüm aranmıştır. Bu konuda kısmen de olsa soruna çözüm üretilmiştir.

Ziyaret edilen hastanelerin engelli erişimine uygun olup olmadığı hususu aynı toplantılarda konuşulmuş standartlara uygun hastaneler tespit edilmiş eksikliğin olduğu hastanelerde birlikte ve işbirliği içinde çalışılması konusunda görüşmeler sağlanmıştır.

Belediye Ulaşım Koordinasyon Merkezi ile görüşme sağlanmış ve özellikle bazı araçlarda her bir araca en fazla tek engellinin alınması ve tek havuzun bulunması nedeniyle yaşanan sıkıntı dile getirilmiş bu sorun da kısmen çözülmüştür. 

Yapmış olduğumuz basit bir araştırma ile ülkemiz nüfusunun yüzde 12,29’unun engelli olduğu, bunun yaklaşık 8,5 milyon kişi anlamına geldiği, TÜİK verilerine göre bunun yüzde 42,8’i erkek, yüzde 57,2’si kadın. Ancak bu veriler  güncel değil ve 2011 yılına dayanıyor. Güncel istatistiki verilerin bulunmaması bile bu konuya bakış açımızı göstermekte, ülkemizin kat etmesi gereken daha pek çok yol olduğunu ispat etmektedir. Engelliler Türkiye’de her alanda sorunlar yaşamaktadır.

-Türkiye’de eğitimde erişilebilirlik hala uygulamada büyük bir sorun. Ya okulların binaları uygun değil ya da okulun içine ulaşılsa dahi uygun eğitim alınamıyor.

- Türkiye’de bir iki okul dışında işaret dilini bilen öğretmen bulunmuyor.

- Normal sınıflarda akranlarıyla birlikte öğrenim görebilecek engelli öğrencilere yönelik öğretmen, veli ya da yöneticilerin olumsuz tepkilerini ortadan kaldıracak çözümler üretilemiyor. Bu nedenle engellilere tanınan “özel eğitim veya kaynaştırılmış eğitimi” uygulamaları da istenen düzeyde fayda sağlayamıyor.

-Eğitimde süreklilik ilkesi engelli çocuklar için çok daha kritik bir öneme sahip. Ülkemizde zorunlu eğitimi güç şartlarda da olsa tamamlayan engelli bireylerin yükseköğretime erişimi ise oldukça güç. Sonuç olarak engelliliği önleme, belirleme ve değerlendirme konusunda yaşanılan eksiklikler ile fiziksel donanım eksikliği ve donanımlı personel ile özel eğitim ve kaynaştırma eğitim programlarının uygulamada yetersizliği nedeniyle engelli bireylerin toplumla bütünleşmesi kısıtlanıyor.

-Kaldırımlar, yollar, araç park yerleri, araçların şarj istasyonları, wc ve lavabolar, evler ve kamu binalarının engelli kullanımına uygun olmaması veya yetersiz olması.

-Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de engelli bireyler doğumlarından itibaren ulusal veri tabanlarında kayıt altına alınmalı ve bu veri tabanı ilgili tüm kurumlar tarafından koordinasyonlu biçimde kullanılmalı, böylece engelli birey hayatı boyunca sağlık, eğitim ve mesleki gelişimi açısından izlenmeli ve gerekli destek kendisi daha talep etmeden her aşamada verilmelidir.

-Engeli olan kişilerin, onlar ile yaşayan, bakımlarını sağlayan ailelerinin eğitimlerinin yanı sıra, toplumun bakış açısının değiştirilmesi amacıyla her hangi bir özrü veya engeli olmayan kişiler de engellilik kültürü hakkında eğitilmelidir. Çok naif olan toplumumuzda zaman zaman da dile getirilen yardım ve acıma duyguları yerine tanıma, kabul etme, empati kurma fikirlerinin yerleştirilmesi gerekiyor. Bunun için kişilerin birer birey olarak kabul edilmeleri ve toplum içine katılımlarının artırılması, bir başka ifade ile entegrasyonlarının sağlanması gerekmektedir. Sonuç olarak kişi, geldiği toplumun sosyoekonomik düzeyi ne olursa olsun, eğer toplum onu engeliyle birlikte kabul etmiş ise, yaşının, mesleğinin, sosyal durumunun gerektirdiği aktivitelere katılıyorsa,  yetersizliklerine karşın bağımsız, aktivite düzeyi yüksek bir birey olarak kabul görecektir.

Ülkemizin de taraf olduğu ve 5825 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan "Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin 3.Maddesinde yer alan prensiplerden;

Kendi seçimlerini yapma özgürlükleri ve bağımsızlıklarını da kapsayacak şekilde, kişilerin insanlık onuru ve bireysel özerkliklerine saygı gösterilmesi;   

Ayrımcılık yapılmaması;    

Engellilerin topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanması;    

Farklılıklara saygı gösterilmesi ve engellilerin insan çeşitliliğinin ve insanlığın bir parçası olarak kabul edilmesi;    

Fırsat eşitliği;   

Erişilebilirlik;    

Engelli çocukların gelişim kapasitesine ve kendi kimliklerini koruyabilme haklarına saygı duyulması’ gibi temel hakların toplumun tüm bileşenlerince bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle de başta kendimiz olmak üzere herkesi sorumluluk almaya davet ediyor bu düşünce ve çağrımızı toplumun tüm bireylerinden talep ediyoruz.

 

                                                                                  Av.Ahmet Tüysüz

                                                                                  Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi