Tarımda Verim Yüksek Fakat Tarımsal Sanayi Yok!
Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) bölgeye katkıları ve beraberinde getirdiklerini Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Rıza Öztürkmen ile konuştuk.
Akademisyen Öztürkmen 1995’de kentte suyun gelmesi ile birlikte kentte o günden bugüne yaşanan ekonomik gelişmeleri ve su ile birlikte gelen olumlu ve olumsuz gelişmeleri değerlendirdi.
Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) hayata geçmesi ile birlikte tarımda ne tür değişiklikler yaşandı?
GAP bölgesine 1995’te su verilir verilmez, pamuk gibi mısırı gibi sebze gibi ürünlerimizin deseninde büyük artışlar oldu. İnsanlarımızın tamamı o dönemde arpa buğdaylarını sürüp pamuk ektiler. Çünkü daha yüksek gelir getirdiği için. Kuru tarım arazisi vardı eskiden nadasa bırakılırdı tarlalar. Çok az da olsa hububat gelirimiz vardı. Bu düşük gelir geride kaldı. Suyla beraber endüstri bitkilerinde büyük bir artış oldu. Şuanda Türkiye Urfa pamuğun yüzde 42’sini üretiyor. Mısırının da yüzde 16’sını üretiyor. Normal şartlar altında biz Urfa’da su ile birlikte yüksek verimi yakaladık. Fakat problem olan şey bana göre bizleri üretimi tarımsal sanayiye dönüştüremedik. Belki onu yapabilseydik. Hem istihdamda büyük bir zenginliğimiz olacaktı, hem de tarımsal ürünlerden elde ettiğimiz katma değer birkaç katı olacaktı. Yani bugün biz pamuğun kilosunu 3 liraya sattık diyelim bizden falan çırçırcı 15 liraya satıyor. Oradan da tekstilci 35 liraya satıyor. Biz gömleği 70 liraya aldık diye seviniyoruz. Pamuğun yüzde 42’sini bağdayın yüzde 4’ünü mercimeğim yüzde 28’ni arpanın yüzde 3’nü Antep fıstığını yüzde 28’ni Urfa üretiyor. Ama bugün işleyen Antep sektöre sahip olan Antep. İşin aslı biz burada tarımsal sanayiyi oturtamadık.
Sulama alanları genişledi, ancak çiftçiler hala zarar ettiklerini söylüyor. Neden?
Urfa, pamuk veriminde çok üst düzeylere çıktı. Fakat çiftçi hala zarar ettiğini söylüyor. Peki niye bunu söylüyor. Çünkü maliyet çok arttı. Bugün mazotun litresi 6 liraya dayandı. Gübre fiyatları çok yüksek. Bitki artık öyle bir şey oldu ki polikültür tarım yapılıyor. Her yerde su var yer yerde ürün yetişebiliyor. Dolayısıyla hastalıkların geçişi ve bir birine teması oldukça fazla durum böyle olunca çiftçimiz ilaca bu kez çok para veriyor. Bundan dolayı çok ciddi masraflarımız var. Önümüzde günlerde tahminimce çiftçilerimizin yapacağı şey bu masraf kalemlerini azaltmaktır. Gelir aynı masraf fazla olunca kâr da olmuyor.
GAP Projesi’nde son durum nedir?
GAP Projesi 9-10 ilden oluşan bir proje. Bu projenin tamamlanması hem Türkiye hem de özelde bölge için çok önemli. Ekonomik rahatlık biraz da buradan geçiyor.
Urfa’da bugün sulanan 3.9 milyon dekar arazi bulunuyor. GAP projesinin bitimi ile birlikte 9.4 milyon dekar arazi sulanmış olacak. GAP projesi gerek şimdi ki hükümetimizin gerekse de önce ki hükümetlerimizin ekonomik olarak çok rahat olmadıkları için bir çırpıda bitirilemedi.
GAP’ın yüzde 84 enerji kısmı bitmiş. Yüzde 23 tarımsal sulama kısmı bitirilmiş. Tarımsal sulama için rakam çok küçük bir rakam. Yaşanan ekonomik durumlar GAP’ın bitirilmesini engelliyor. Bugün GAP projesi tam anlamı ile bitse kişi başı yüzde 209 gelir artışımız olacak. Urfa ve Türkiye için en elzem olan şey GAP projesinin bir an önce tam anlamı ile bitirilmesidir.
Tarımsal sulamanın gelmesinden sonra Urfa’da hayvancılıkta ne tür değişiklikler oldu?
Urfa aslında önceleri koyun yetiştiriciliği ile bilinirdi. Büyükbaş hayvancılık yeni aynı şekilde her evde en az 3 veya 4 tane bulunurdu. Bununla birlikte çok büyük hayvan çiftlikleri vardı. Sulu tarıma geçmeden meralarımız çok fazlaydı. Ancak hem Türkiye geneli hem de Urfa’da maalesef mera alanlarımız daraldı. Urfa’da suyun gelmesi ile birlikte mera alanları daraldı. Daralan mera alanları ile birlikte kalan mera alanların birçok kısmı betonlaştı. Meralarımızı yok ettik. Meralarımıza evler yaptık. Mera kanunu gibi ağır bir kanun olmasına rağmen biz yine de meraları yok ettik. Eskiden çiftçiler buğday hasadını beklerdi. Hayvanları için. Şimdiye bakıyoruz. Her yerde pamuk her yerde mısır hayvanların gidebileceği alan neredeyse yok. Durum böyle olunca çiftçimizde tarım bir köşeye geldi. Hayvancılık dışarı atıldı. Oyda tarım ve hayvancılık karı-koca gibidir. Bir birinden ayrılamazlar. Çünkü tarımdan kalan artıklarla hayvanlarını beslersin. Hayvancılıktan elde ettiğin artılarla tarım yaparsın. Maalesef bu ikili ilişki ülkemizde çok yerde bozuldu. Biz Urfa’da bu konuda en çok etkilenen şehirlerden biriyiz.
İklim değişikliğinin Urfa yansımaları var mı, bunda tarım arazilerinin betonlaşması etkili mi?
Dünyada gittikçe değişen bir iklim var bunun da en büyük göstergelerini yaşıyoruz. Mayıs ayındayız Urfa’da kışın alamadığımız yağışı bir hafta aldık. Türkiye ve özellinde Urfa buna alışması lazım, çünkü önümüzdeki günlerde bunları sıklıkla yaşayacağız. Çünkü biz doğa ile çok oynadık. Biz tarım alanlarını betonlaştırdık. Bugün Harran Ovası’nda 2016’da normal koşullar altında köy yerleşim yeri dışında betonlaşan alan 20 bin dekar iken 2017’de 50 bin dekar olmuş. Beton ortamı 8 derece daha fazla ısıtıyor. Ve biz bunlarla bulutları uzaklara gönderdik. Yağışları uzaklara yolladık. Doğanın dengesi ile oynadık. Eğer biz önümüzdeki günlerde su kullanımı ile ilgili toprak kullanımı ile ilgili önlemler almazsak gelecek nesillerimiz açlıktan ölürler. Bizler bunun hesabını yapmalıyız. Suyu ve toprağı çok kıymetli bir şekilde kullanmalıyız.
Sulanan arazilerde suyun kullanımı ile ilgili sıkıntılar bulunuyor mu?
Urfa’da 56 bin kayıtlı çiftçi bulunuyor. Türkiye’nin yüzde 2’sine denk geliyor. Türkiye sulanabilir arazi alanı olarak yüz 10’nu Urfa’da bulunuyor. Yani o kadar geniş bir yelpazemiz var. Fakat bize bereketi getiren suyun kıymetini ne kadar biliyoruz. Bunu örneklerle anlatmamız yetecektir sanırım. Harran Ovası’na su gelemeden önce suyun olmamasından yakındılar. Su geldi. Bir kaç yıl içinde bilinçsiz sulama ile toprağın tüm vitaminini yok ettik. Toprağı çoraklaştırdık. Şimdilerde suni gübrelerle toprağı geri kazanmaya çalışıyoruz. Bir yandan yaptığımız hataları yapmaya deva ediyoruz.
Buna bir örnek de Suruç’tan. Dünyada örnek olan sulama sistemi geldi. Damlama ve yağmurlama sulama sistemi. Bu sistem verimli kullanılırsa tarım ürünlerinin verimleri de çok yüksek olur. Ancak Dönüp baktığımızda kötü sulama nedeniyle su baskınları göletler oluşuyor. İlçede 57 bin hektar arazi sulanması gerekirken, bu rakam 40 binlere düşüyor. Su düzgün kullanılmıyor. Suyun dağıtım alanına yakın olanlar suyu düzgün bir şekilde kullanmadıklarından dağıtım alanın sonlarında olanlar ise suyu bulamıyor. Su onlara yetişmeden bitiyor. Bu tip durumları düzeltmemiz gerekiyor. Suyu tasarruflu kullanmamız gerekiyor.