Şanlıurfa sahip olduğu değerlerle Türkiye’nin en tarihi ve özel şehirlerinin başında geliyor. Özellikle Göbeklitepe, sahip olduğu büyük geçmişle dünya tarihinin seyrini değiştirirken, Balıklıgöl, Harran, Soğmatar, Şuayip Şehri ve daha birçok nokta da kentin tarihi geçmişini gün yüzüne çıkarıyor.
Hemen her karışında tarihin yaşadığı Şanlıurfa’da, Birecik İlçesinde bulunan ve Deyr Şebek (Kafesli Kilise, Şebekeli Kilise) ismi verilen tarihi kalıntı da, kentte gizemi çözülmeyi beklenen yerlerden birisi. Yöre halkının kafesi andırması sebebiyle Deyr Şebek ismi verdiği kalıntının Roma dönemine ait olduğu tahmin edilirken, Sanat Tarihçisi Yrd. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu da yaptığı inceleme ile neticesinde elde ettiği verileri kamuoyuyla paylaştı.
KÜRKÇÜOĞLU ARAŞTIRMA YAPTI
Kalıntının toplamda 3 bölümden oluştuğunu dile getiren Kürkçüoğlu, yapının Roma dönemine ait olduğunun tahmin edildiğini ancak mahiyeti konusunda net bir bilginin olmadığını ifade etti.
İşte Kürkçüoğlu’nün Deyr Şebek konusunda kaleme aldıkları:
“Keloşk... Kalecik… Küçük kale. Birecik ilçe sınırlarının kuzey uç sınırında İnceler köyü sınırları içersinde, kayalık bir tepede yöre halkı tarafından Keloşk (Kalecik) ya da Deyr Şebek olarak adlandırılan yapı kalıntıları yer almaktadır. Bu yapı kalıntılarından iki adedinin duvarlarının önemli bir kısmı, diğerlerinin temelleri günümüze ulaşmıştır. Ayrıca bu kalıntıların hemen yakınında 1 adet kaya mezarı yer almaktadır.
Büyük Yapı kalıntısı:
Uzun kenarı doğu-batı yönünde dikdörtgen planlı bir yapıdır. Yapının yarıdan itibaren batı bölümünün iki katlı, doğu bölümünün tek katlı olduğu anlaşılmaktadır. Kalıntılara ve mimari izlere dayanarak yapının üzerinin düz direk damlı olduğunu söylemek mümkündür. Büyük blok kesme taşların üst üste konulmasıyla yapının tüm cephelerinde yüksek ve dar dikdörtgen pencere açıklıkları açılmıştır. Bu açıklıkları şebekeye (kafes) benzeten köylüler buraya Kafesli Kilise-Şebekeli Kilise anlamına gelen “Deyr Şebek” adını vermiştir. Roma devrine ait olduğu tahmin edilen bu büyük yapının mahiyeti anlaşılamamıştır.
Küçük Yapı Kalıntısı:
Büyük yapının 5 metre kuzey doğusundadır. Doğu batı yönünde, dikdörtgen planlı olan bu yapının doğu, batı ve kuzey kenarlarındaki arkosolium nişlerine dayanarak büyük bir anıt mezar olduğu tahmin edilmiştir. Doğudaki arkosolumun kemeri durmakta olup örtüsü yıkılmıştır. Kuzey ve batıda yer alan arkosolium kemerleri yıkılmış olup ancak temel kalıntısından tespit edulebilmektedir.
Mezarın girişi Güney cephede yer alan ve günümüzde ayakta duran yüksek kemerli kapıdan olmaktadır. Mezarın güney batı köşesine bitişik bir kapı kalıntısının başka bir yapıya ait olduğu düşünülmüştür.
Kaya Mezarı:
Büyük yapı kalıntısının yaklaşık 50 m. güney doğusunda, küçük yapı kalıntısının 100m. güneyinde, kayalıkların doğuya bakan yamacına açılmış bir kaya mezarıdır. Giriş doğudan olan kare planlı mezarın kuzey, güney ve batıda kayaya oyulmuş birer arkosoliumu bulunmaktadır. Güney ve kuzeydeki arkosoliumlar lahitli, batıdaki arkosolium lahitsizdir. Herhangi bir kitabe, kabartma, mozaik ya da fresk süslemesi bulunmayan bu kaya mezarı uzun yıllarda çobanlar tarafından barınak olarak kullanıldığından içersinde yakılan ateş sonucu duvarları kararmış bir durumdadır.”
Öte yandan ilçedeki yapı ile ilgili olarak herhangi bir çalışma yapılıp yapılmayacağı, kalıntının korunması adına nasıl önlemlerin alınacağı da merak edilen sorular arasında.
YORUMLAR