Türkiye tarihine baktığımız zaman karanlık dönemleri görmek mümkündür. Yine tam o karanlık dönemlerden geçerken, 3 Kasım 2002’de sandıklara gidildi ve Türkiye’nin kaderi geri döndürülemez bir biçimde değişti. 18 Nisan 1999’da TBMM’ye giren partilerin tamamı sandıklara gömüldü. Bir siyasal devrim oldu adeta. Gazetelerin manşetlerinde Anadolu ihtilali yazıyordu.
Uzun bir süre CHP-MHP fiilen birlikteydi hatta 2014 yılında çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu ile seçime beraber katıldılar.
15 Temmuz askeri darbe teşebbüsünden itibaren de Cumhur İttifakı ile AK Parti ve MHP işbirliği içinde. CHP ise MHP’den kopan İYİ Parti ile aynı blokta yer alıyor.
Sevsin ya da sevmesin oy vermiş olsun ya da olmasın herkes Türk siyasal hayatının ‘AK parti öncesi’ ve ‘AK Parti sonrası’ diye ayrılması gerektiğinde herhalde hemfikir.
AK Parti’nin 17 sene önceki seçim zaferi 1950’deki DP, 1965’teki AP, 1983’teki ANAP gibi kurulu devlet düzenine karşı kitlesel tepkiyi yansıtan bir orta sınıf hareketinin tezahürüydü.
Elbette bu 18 sene için söylenecek çok söz var. AK Parti’nin dönem dönem aşamaları var. Bu aşamaların sebepleri var. Bunları köşe yazısından ziyade daha uzun bir siyaset bilimi analizine tabi tutmak gerekir.
Ali Babacan liderliğindeki Demokrasi ve Atılım Partisi ile Ahmet Davutoğlu liderliğindeki Gelecek Partisi, Ak Parti ve HDP arasında bölüşülen Kürt oylarını almak için sahada yoğun bir mücadele verecek. Peki, siyaset sahnesine yeni çıkan ve muhafazakar geçmişi olan yeni partiler Kürt seçmeni etkileyebilecek mi? Tabi ki bunu zaman gösterecek.
Ama 2015 seçiminden sonra AK Parti’de büyük bir çöküş vardır. AK Parti’nin yapamadıklarını şimdileri Ali Babacan’ın DEVA Partisi Ahmet Davutoğlu’nun da Gelecek Partisi yapmaya çalışıyor. AK Parti 2002 yılından sonra Türk solunu Güneydoğu’da bitirdi. Bir döneme kadar sol partilerin hem vekilleri hem belediyeleri vardı. Ama sol kendi kendini adım adım bitirdi ve yerini Kürt soluna bıraktı. Kürtleri temsil ettiğini söyleyen her dönemde değişik isimlerle seçmenin karşısına çıkan ve bugünkü adıyla HDP oyları AK Parti ile paylaşıldı. AK Parti’de HDP’de Güneydoğu’da oylarını kaybedecek mi, bunu da zaman gösterecek. Bölgede bir siyasi boşluk var ve bu boşluktan DEVA partisi faydalanmak istiyor. Güneydoğu’da “Oyları aldım götürdüm, işi bitirdim” düşüncesiyle olmayacağa benziyor.
İşte bu karmaşıklar içerisinde AK Parti’de neler oluyor? Sorusu akıllara bir kez daha geliyor. Gerçekten merak edilen bir soru olmaktan çıktı. Genel merkezin tepesine bakıyorsun sayın Muş, FETÖ liderine sayın diyor. Sonra dil sürçmesi olarak açıklama yapıyor. İl ve ilçe teşkilatlarına bakıyorsun, adına metal mi diyorsunuz ne derseniz deyin yorgunluk devam ediyor. Aslında ona metal yorgunluk dememek lazım. Sayın Cumhurbaşkanı öyle diyor diye öyle kabulleniliyor. Gençlik ve Kadın kollarına bakıyorsun sıkıntılar var. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Urfa’da son yıllarda yaşananlara bakacak olursak yeterlidir. Gençlik Kolları Başkanı 2 yıl önce çekmiş olduğu bir videonun sosyal medya ve ekranlara gelmesinin ardından istifa etti. Aradan 24 saat geçmeden hemen yerine atama yaptılar. (Tüzük gereği) İnsanın aklına da gelmiyor değil yani. Bu acele nedir? Bir bekleseydiniz sular durulsaydı. Bazen çok acilen alınan kararların AK Partiye zarar verdiğini unutmasınlar.
Tüm bunlar yaşanırken, AK Parti'nin bir ruha ihtiyacı varsa o ruh 2002 ruhu değil; Erdoğan'ın mücadeleci ve kucaklayıcı ruhu olmalıdır. 2002 yılındaki gibi. Hortumları kestiği gibi. Öyle gözüküyor Ak Parti 2002 ruhunu arayışı devam edecek. Her seçimi kaybettiğinde 2002’deki Erdoğan ruhunu arayacak.
Kalın hepiniz sağlıcakla
YORUMLAR