Ahlak, kelimenin kökenine bakılacak olursa yaradılışa uygun hareket etmek anlamına gelmektedir. Yani ahlak fıtrat üzere hareket etmek demektir diyebiliriz. Demek ki ahlaklı davranış insan fıtratına uygun davranmak, insanî hareket etmek demektir. Ahlak anlayışı bireylerin zihninde değişse de bizim toplumumuzda kabul gören ahlak anlayışı toplumun genel kurallarına uygun yaşamaktan geçmektedir.
Peki, toplumun genel kuralları nasıl oluşur ve nasıl değişir? Toplumun genel kuralları din, örf, adet ve gelenekler üzerine inşa edilir. Örf, adet ve geleneklerin dine uygun olanları geçerliliğini uzun süre koruyup genel kabul görürken, dine uygun olmayan örf, adet ve gelenekler genelde batıldan sayılır. Bu nedenledir ki hurafeler gibi zamanla değişebilir, dönüşebilir, yok olabilir, başkalaşabilir.
Genel kabul gören örf, adet ve geleneklerin dine uygun olduğunu belirtmiştik. Bu kurallar bütününde de zamanla değişmeler yaşanabilir. Bu değişimler de ahlak anlayışının etrafında bir kale gibi duran kuralların zamanla dine uygun olan bir halden uzaklaştığı anlamına gelir. Yani, toplum dinî anlayıştan uzaklaştıkça fıtrata aykırı hareket eder, fıtrata aykırı hareket eden bireylerden oluşan toplumlarda da gelenekler yerini batıl anlayışlara bırakır.
Ahlakî anlayıştan uzaklaşıp, toplumun değerlerine zıt düşmenin sebeplerinden biri hiç şüphesiz sosyal medya ve teknolojinin menfi kullanımıdır. Günümüzde hızla yaygınlaşan teknolojinin gençlerimizin beyinlerini esir aldığını söyleyebiliriz. Esir alınan beyinlere sahip olan ve başkalarının istediği gibi düşünen bir gençlik ile geçmiş arasında büyük uçurumlar oluşması kaçınılmazdır. TV, internet, cep telefonu gibi iletişim araçlarının müspet yönde kullanımının sağlanabilmesi bir yana gençler her geçen gün bu teknolojik aletlerin kölesi haline gelmektedir. Ortaokul ya da lise çağındaki bir gencin elindeki cep telefonunu birkaç saatliğine kendisinden alsanız o genç büyük bir travma yaşamış gibi davranmaktadır. Elindeki teknolojik aletin kendisini dininden, toplumdan, temel değerlerden, ailesinden, arkadaşlarından, derslerinden kopardığının farkında olmadan tek amaç olarak sosyal medyanın amaçsızlığı üzerinden kendine roller biçmektedir.
Ahlaksızlığı tüm dünya gençlerine bir değer olarak göstermeye ve herkesi tek bir bakış açısıyla ahlakın erdeminden uzaklaştırmaya çalışan şer odaklarının esiri olan gençler temel değerlerin kendilerine kazandıracağı yüksek ahlak şuurundan gün geçtikçe uzaklaşmaktadır. Gününü birkaç video izleme, sosyal medyada paylaşımda bulunma, beğenme ve mümkün olduğunca çok beğenilme gibi etkinliklerle geçiren bir kısım genç gelecek kaygısı taşımadan, amaçsız bir hayat yaşamayı tercih etmektedir.
Sosyal medyanın menfi yönlerini örnek alarak toplumun değerlerinden uzaklaşan, kitap okumayan, gelecek kaygısı taşımayan bir gençliğin önüne acilen geçilmelidir. Bu konuda ailelerin, öğretmenlerin ve tüm yetkili mercilerin üzerine düşeni acilen yapması gerekmektedir.
Örneğin, öğrencilerin okullarda dikkat düzeyini artırmaya yönelik olarak cep telefonu kullanımı konusunda bazı kurallar oluşturulmalıdır. Cep telefonu günümüzde bir ihtiyaçtır, bu herkes tarafından kabul edilir bir gerçektir ancak özellikle internet bağlantısı, ses ve video oynatıcısı olan telefonların öğrencilerin dikkatini dağıttığı da bir hakikattir. Bu nedenle özellikle internet bağlantısı olmayan, sadece telefonlaşmak ve mesajlaşmak için kullanılabilen telefonların öğrenciler tarafından kullanılması öğrencinin dikkatini daha az dağıtacaktır. Öğrencilerin derse telefonla girmesinin kesinlikle önüne geçilmelidir. Telefonlar her gün ilk dersin öncesinde sınıf öğretmenine teslim edilmeli ve okul bitiminde öğretmenlerden teslim alınmalıdır.
Toplumun tarihsel süreçler içerisinden bugünlere nasıl geldiği sosyal etkinliklerle gençlere anlatılabilmelidir. Okullarda, ilçe ve il düzeyinde eğitici sosyal etkinliklerin artırılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Sosyal etkinliklerin öğrencilere özellikle İslam dinindeki ahlak anlayışı, tarih şuuru, bilimsel çalışma yöntemleri ve başarı hevesi kazandıracak tarzda yapılması elzemdir. Sosyal etkinliklerdeki asıl amaç öğrenciye bir hedef göstermek olmalıdır. O hedef gençleri, ülkemizi ve tüm insanlığı daha ileri seviyelere taşıyacak amaçlar içermelidir. Sosyal etkinliklerde kendini, tarihini ve atalarını bulan bir gençlik teknolojinin menfi tesirlerinden uzaklaşıp hayatını olumlu neticeleri olan çeşitli amaçlarla yönlendirecektir.
İslam ahlakı ve toplumsal gelenek şuurunu gençlere kazandırmanın bir yolu da onlara temel eserleri okutmaktan geçmektedir. Özellikle düşünce dünyamızın kıymetli eserleri okullarda her gün özel bir vakit ayrılarak okunmalı ve bu eserler üzerine öğrencilerin düşünmesi sağlanarak, ahlakı- erdemi nasıl yorumladıkları sınıf ortamında tartışılmalıdır.
Ahlakî eğitim konusunda gençleri yönlendirecek birinci okulun aile ortamı olduğu düşünülürse belki de her şeyden önce ebeveynlere değer eğitimi üzerine seminerler verilmelidir. Bu işi de İl ve İlçe Müftülükleri, Milli Eğitim Müdürlükleri ve Belediyeler ortak yürütmeli, özellikle genç anne ve babalara gerek işyerlerinde gerekse Halk Eğitim Merkezlerinde ya da camilerde temel değerler ve ahlak konulu eğitimler verilmelidir. Bu konuda özellikle annelere özen gösterilmelidir. Çünkü unutulmamalıdır ki anne çocuğun ilk öğretmenidir.
Yukarıda sayılan öneriler ahlakî eğitimde öze dönebilmek için sadece bir başlangıç olabilir. Örneklerin sayısını artırmak mümkündür. Bunun için özellikle sorumlu kurumların acilen işe koyularak topyekûn bir bilinçlenme hareketi başlatmasını ümit ediyorum.
YORUMLAR